17 Ağustos 1999 günü sabaha karşı 03.02’de, merkez üssü Gölcük olan 7.6 şiddetindeki deprem, tüm Türkiye’yi ve ülkeyi yönetenleri, uykularında yakaladı ve ülkemizi yasa boğdu. TBMM Deprem Araştırma Raporu’na göre; 17.48 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 23.781 kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 işyeri hasar gördü. Bilimin ve insan yaşamının hiçe sayıldığı, rant odaklı politikaların egemen olduğu her ortamda; bu dehşet verici kayıplar “kader” değil, göz göre göre ve sorumsuzca dayatılan sonuçlardır. Zira doğru kent planlaması, doğru uygulama ve sağlıklı bir yapı denetim sistemi işletildiği takdirde, bir doğa olayı olan depremin, katliama dönüşmesini engellemek mümkündür.
Bu felaketlerden ders alınacağına, kentlerimiz artan bir hızla, yandaş şirketlerin şantiyesi haline getirilmeye devam ediliyor. Bu süreçte; insana, ekosisteme, tarihsel mirasımıza ve kültür varlıklarımıza dair ne varsa, umarsızca ve hoyratça, rant uğruna tahrip ediliyor. Bu nedenlerle, olası bir depremde, “doğanın dayattığından” çok daha büyük bir yıkım, insan eliyle “yaratılıyor”. Ve böylece asıl felaket, insanoğlunun bu akıl almaz ve dizginlenemeyen ihtirasının sonucu olarak ortaya çıkıyor. Peter Drucker’ın dediği gibi, “19. yüzyıla kadar, hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin, doğal etkenlere karşı korunmasıydı. Ama bu yüzyılda yeni bir ihtiyaç doğmuştur: Doğayı insana karşı korumak.”
17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nin 19 Yıldönümünde, Yitirdiğimiz Canları, Özlem ve Saygıyla Anıyoruz…
ODTÜ mezunları, bilimin ışığında; depremler dahil her türlü doğal afetin yaratabileceği felaketleri öngörme ve oluşacak zararları, mümkün olan en düşük seviyede sınırlama bilgi ve yetisiyle donanmış olarak, halkımızın hizmetine hazırdır.